İhsan AKINTÜRK
  Hazır cevap
 

            Sevgili arkadaşlar!

Necip Fazıl'dan, Mehmet Akfi'ten, Nasrettin
Hoca'dan ve daha bir çok yerli ve yabancı
şairden hazır cevaplara hayran kalacaksınız.
Eminim ki aynı zamanda bilgileneceksiniz de. 
                                              İhsan AKINTÜRK


                                                                                                                           Frankfurt
 
 

Çin'liler ölülerinin mezarlarına pirinç koyarlarmış. Amerika'lı bir iş adamı, bir Çin'li iş adamına alay ederek sorar:
--Ölüleriniz mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek? Çin'li cevap vermiş:
--Sizin ölüleriniz koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.

 

------------------------------

 
 
 

Adamın birisinin hastalıktan ötürü gözleri kapanmış. Kendisini ziyarete gelen Seyrani'ye;
--Bende dünyaya bakacak göz kalmadı. der. Seyrani;
--Üzülme dostum. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı.

 

---------------------------

 
 
 
 

Hakim, kaza yaparak bir kaç kişinin ölümüne sebep olan şoförü ehliyetini iptal eder. Bunun üzerine şoför;
--Aman hakim bey ehliyetimi iptal etmeyin. Çünkü benim yaşayabilmem şoförlük yapmama bağlı.
Hakim cevap verir:
--Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.

 

------------------------------

 
 
 

Bir konferansta bir öğrenci necip Fazıl'a sorar:
--Üstad! Osmanlı emperyalistmi idi? Üstad cevap verir:
--Evladım Osmanlı emperyalist olsaydı şu anda bu soruyu Fransızca değil Türkçe sorardın.

 

---------------------------------

 

Necip Fazıl vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp:
--Üstad! Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik. der.
N. Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
--Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş.

 

-----------------------------------

 
 

Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış. Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil. Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:
--Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.
Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış:
--Aaa Nazım sen bilmiyormusun Hayvanlar oruç tutmaz...

 

------------------------------------------

 
 

Üstad hapishanede koğuşunda iken aynı koğuşa Nazım Hikmet getirilir. Nazım Hikmet Üstadı görünce gülerek;
--Sende mi buradasın? Şu haline bak. Maymuna dönmüşsün" der.
Üstat, karşısında duran Nazım Hikmet e cevabı yapıştırır.
--Ben de pencereye dönerim... "

 

--------------------------------------------

 
 
 

Bir gün Necip Fazıl, Osman Yüksel' Serdengeçti'ye;
--Osman bekle, ben bir küçük abdest bozacağım. der.
Osman Yüksel nükteyi patlatır:
--Estağfirullah Üstad, senden küçük bir şey sadır olmaz.

 

------------------------------------------

 
 

Necip Fazıl'ın da içinde bulunduğu uçak, Yeşilköy Havaalanından kalktıktan kısa bir zaman sonra arızalanır ve geri döner. Havaalanındakiler merakla Üstad'a;
--Ne oldu, nasıl oldu?" diye sorarlar. mübareğin cevabı hem teslimiyetçi hem de hikmetli:
--Ahirete kabul etmediler, geri döndük.
------------------------------------

 

Necip Fazıl, bir gün bir tren istasyonunda onun sinirli sinirli gezdiğini gören birisi;
--Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız?
Üstad böyle bir ithamı kabul eder mi? Treni kaçırmak bir eksiklik, bir yenilgidir.
--Kovdum onu gitti, der.

 

-----------------------------------------------

 
 

Nazım Hikmet Necip Fazıla demişki;
--Sen sıfırsın sıfır. Üstad;
--Evet benim sıfır olduğumu biliyorum, ama sen çift sıfırsın. (OO)

 

----------------------------------

 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir gün konferans verirken salonda bulunanlardan birisi kürsüye salatalık fırlatır. Salatalığı eline alan Necip Fazıl salondakilere dönerek:
--Birisi kimliğini göndermiş, kiminse gelsin alsın" der.

 

--------------------------------------

 
 
 
 

Bir gün Necip Fazıl bir münazara (tartışma) programında bir yazara çok kızar ve;
--O elindeki kalemi al ve münasip bir yerine sok!" der.
Yazar çok sinirlenir ve Necip Fazıl'ı mahkemeye verir. Mahkemede Necip Fazıl'dan kendini savunması istenir. Necip Fazıl eline bir kalemi alır ve konuşmaya başlar:
--Efendim, doğrudur, ben bu şahsa kalemi münasip bir yere sokmasını söylemişimdir. Ama şunu da unutmayın, davacı şahıs gibi entelektüel biri için kalemin münasip yeri, cebidir. der ve o esnada elindeki kalemi iç cebine atar. Hakimin Kararı: Beraat.

 

--------------------------------

 
 

Devrin padişahı, bir suçluya;
--Suçun büyük, seni müebbet hapse mahkûm ettim!” demiş. Mahkûm bunu duyunca heyecanla;
--Ey padişahım! Muvakkat dünyada, müebbet hapis olur mu?” der.

 

---------------------------------

 

Bir gün, Şam şehrinin büyükleri, halifenin huzurunda bir konuyu görüşüyorlardı. Aralarında, yumuşak huyluluğu, güzel konuşması ve aklının üstünlüğü ile meşhur olmuş ‘Ahnef’adında bir zat da vardı. Ancak Ahnef konuşmuyor ve ısrarla susuyordu. Oradakilerden birisi:
--Ey Ahnef! Sen niçin birşey söylemiyorsun?” diye sordu. Ahnef ona şöyle cevap verdi:
--Eğer yalan söyleyecek olsam Allah’tan korkarım, doğru söyleyecek olsam sizden korkarım!
-----------------------------

 

Eski Yunan filozoflarından Aristo’ya sordular:
--Kadınlarda en çok sevilecek şey nedir?” Aristo;
--Utanmaktan dolayı yüzlerinde meydana gelen krmızılıktır!” diye cevap verdi.

 

----------------------------

 

Osman Yüksel Serdengeçti milletvekili olduğu yıllardır. Birgün meclis kürsüsünde kendisine laf atan vekillere dayanamaz ve:
--Bu meclistekilerin yarısı eşektir!" der ve iner kürsüden.
Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister. Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kürsüye çıkar ve zekasını gösteren ve vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:
--Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!
--------------------------------

 
 

Necip Fazıl Kısakürek vefat ettiği zaman,
--Yeri doldurulmaz bir insandı" diyenlere, Osman Yüksel Serdengeçti şu cevabı vermiş:
--Boşluk bırakmadı ki doldurulsun. Her şeyi doldurdu. Kafaları, gönülleri ve yaşını doldurdu, öyle gitti.

 

-----------------------------

 

Şiire meraklı bir hanım, bir gün Şair Mehmet Çınarlı’ya şöyle demiş:
--Mehmet Bey, hanımlar mı daha iyi şiir yazarlar, erkekler mi?
--Erkekler!
--Nasıl olur? Bu kadar zarif, bu kadar kibar mahluklar yazmayacak da erkekler mi yazacak?
--Efendim, mesele ilham meselesi. Biz o ince, kibar mahluklardan ilham alarak güzel şiirler yazıyoruz. Onların karşısında ise bizler varız. Nasıl ilham alıp da güzel şiir yazsınlar?

 

--------------------------------

 
 

Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislere kızar ve her seferinde “La Havle” çekermiş.
Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
-- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
-- Ne olacak efendim “La Havle” yiye yiye “Vela kuvvete” oldular

 

---------------------------------

 

İmam-ı Azam hazretleri, üzerine doğru gelmekte olan bir hayvana yol vererek kenara çekildiğinde, yanındakiler neden böyle yaptığını sormuşlar.
Hazret, düşünmeden cevap vermiş
--Onun boynuzları var, benim ise aklım.

 

----------------------------------

 
 

Öğrenci; Seyid Ahmet Arvasi'ye sormuş:
--Hocam! İnsan,maymunun gelişmiş şeklidir. Diyorlar. Ne dersiniz?
Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş.
--O mantığa göre çınar ağacı da maydonozun gelişmiş şeklidir.
----------------------------------

 

Bir Fransız yazar, Mehmet Akif’e:
--Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda Akif:
--Daha önceleri öyleydi. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz. karşılığını vermiş

 

-------------------------------------

 

İngiliz garson, Türk müşteriye:
--Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz. deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
--Orada ne işiniz vardı?

 

---------------------------------

 

Talebelerden biri Sokrata sormuş:
--Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
--Evlat, demiş Sokrat. Bileytaşı keskin değildir amma, en sert demiri bile keskin eder...
---------------------------------

 

Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
--Haksız yere öldürüyorsunuz, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
--Ne yani. Bir de haklı yere mi öldürseydim? Demiş.

 

---------------------------------------

 
 

Fatih Sultan Mehmet, adamları ile İstanbul'da gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
--Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet,
--Nereden kardeşiz? diye sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? Elbette kardeşiz. demiş. Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
----------------------------
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
--İstanbulu niçin fethettin? Cevap verir:
--Önce o benim gönlümü fethettiği için!
----------------------------
UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi bu durumu hocasına göstererek;
--Güzel bir kardeşlik örneği değilmi hocam? Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
--Aralarına bir kemik atıver de, o zaman gör kardeşliklerini.
------------------------------------------

 

Behlül Dana'ya biri sorar:
--Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım? Behlül Dana cevap verir:
-- Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."
----------------------------

 

Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunana Behlül Dana Hazretleri:
--İsabet oldu efendim. Kuşun hayatı açısından isabet oldu.demiş.
--------------------------
Yazar Hekimoğlu İsmail'e:
--Yaşlılık nedir? diye sorduklarında:
--Bence yaşlılık, ne saçın ağarması, ne de belin bükülmesidir. Gayesi biten ve ümidi sönen herkes yaşlıdır. Demiş.
--------------------------
Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:
--İki sebebi var: Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan konuşup, gıybetimi yapmıyorlar.

 

---------------------------------

 

Hersek'li Arif Hikmet odasında çalışırken, kapısı açıkmış. tanımadığı iki kişi içeri girmiş. Şair tanımadığı bu iki adama ne istediklerini sormuş. Adamlar,

 
 

--Kapıyı açık gördük, içeri girdik" demişler. Bunun üzerine son divan şairlerinden Hersek'li Arif Hikmet gülümseyerek esprisini yapmış:
-- Köpeklerde öyle yapar.

 

------------------------

 

Show TV'deki Ateş Hattı programında Reha MUHTAR, Prens Charles' in müslüman olduğu yönündeki söylentileri eleştirmektedir. Konuyu Diyanet İsleri Başkanlığı yetkilileri ile ile tartışmaktadır:
- Efenim Prens Charles' in müslüman olduğunu soyluyorlar. Peki ama öyle bir adamdan müslüman olur mu?
- Olur tabi neden olmasın?
- Ama efendim nasıl olur?
- Reha bey siz müslüman mısınız?
- Tabi müslümanım efendim.
- Siz namaz kılıyor musunuz?
- Hayır.
- Oruç tutuyor musunuz?
- Hayır.
- İçki içiyor musunuz?
- Evet.
- Ee sizden nasıl müslüman oluyorsa, ondan da en az sizin kadar müslüman olur.

 

-------------------------------

 

Bir filozofa sormuşlar:

 

-- Şansa inanır mısınız? Filozof:
--Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle açıklayabilirdim?

 

----------------------------------------------

 

Yahya Kemil, dostlarından birine:
--Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
-Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
--İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.
Der.

 

------------------------------

 

Komedyen Eddie Cortar'a,
--Hastalanınca ne yapmak gerekir?diye sorulduğunda:
--Mutlaka doktora gidin demiş. Zira doktorun yaşaması gerek. Verdiği ilacıda alın, çünkü eczanecinin de yaşaması gerek. Fakat ilaçları sakın içmeye kalkmayın, zira sizinde yaşamanız gerek..
--------------------------------------------------------------------------------
Öğretmen, Biyoloji dersinde, öğrencisine:
--Söyle bakalım, en son hangi dişler çıkar? demiş.
Çocuk, düşünmeden cevap vermiş:
--Takma dişler öğretmenim.
--------------------------------------------------------------------------------
Zengin bir adam, İslam büyüklerinden birine:
--Bin altınım var, size versem ne dersiniz? diye sorduğunda, şu cevabı almış:
--Verirsen, senin için iyi olur. Vermezsen de benim için.

 

------------------------------------------
Bir hasta,
doktora sorar:

 

--Alkolsüz bira içilir mi? Doktor hemen Nasrettin Hoca'nın şu fıkrası ile cevap verir:
--
Adamın biri Nasreddin Hoca’ya:
--Tuvalette bir şey yemek caiz midir? diye sorunca, Hoca:
--Caizdir, demiş. Ama içeride başka bir şey yediğini zannederlerse, ne diyeceksin?

 

-------------------------------

 

Selçuk Sultanlarından biri, Mevlana’yı ziyaret eder ve sohbetinde ona der ki;

 

--Senin saltanatınla benim saltanatım arasında ne fark var? O büyük zattan şu cevabı almış:
--Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bakidir. Benim saltanatım ise, gözlerimi kapadığımda başlar.

 

-------------------------------

 

Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
--Sultanım! 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
--Biz de onlara yaklaşıyoruz.

 

--------------------------------------------

 
 
 

Nasrettin Hoca'ya sorarlar:
--Bal ile sirke uyuşmazmış derler. Öyle midir? Hoca;
--Niçin uyuşmasın der ve gider yarım okka bal yer, yarım okka da sirke içer, gelir oturur. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar:
--Bal ile sirke uyuşmadılar değil mi? Hoca hiç erkekliği elden bırakır mı?
--Yo yo onlar uyuştular da, şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar. der.

--------------------------------------------

 

Fatih, hocası Akşemseddin‘e sorar:
--İnsan açlığa ne kadar dayanabilir? Akşemsettin cevap verir:
--Ölünceye kadar.

 

--------------------------------

 

Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş:
Dırahta ger ziyân etse karınca,
Zararı var mıdır ânı kırınca.
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
Yarın Hakkın divanına varınca,
Süleyman’dan hakkın alır karınca.

 

-----------------------------------

 

Dünyanın en büyük düşünürlerinden biri olan Mevlana, sakalları bembeyaz olmuş bir papaza sorar:
--Siz mi daha yaşlısınız, sakalınız mı?" Papaz, sakallarının 18-20 yaşlarında çıktığını düşünerek:
--Elbette ben" cevabını verdiğinde: Mevlana;
--Yazık, çok yazık. Sizden küçük olan sakalınız ağarmış da, siz hala karanlıklardasınız.
------------------------------------

 
 

Kadıköy camiinde vaaz vermekte olan Erzurum'lu Osman Demirci hocaya;
--hocam! At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi? Diye sormuşlar. Demirci hoca :
--Zannetmiyorum. O nallardan her atta dört tane var, amma, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar. diye cevap vermiş.

 

-----------------------------------------

 
 
 

Ölüm döşeğindeki Behlül'ü Dânâ'ya sormuşlar:
--Ya Behlül, emr-i hak vuku bulduğunda seni nereye gömelim? Behlül;
--İstediğiniz yere. Der. Şaşırırlar ve nedenini sorarlar:
--Ahiret her yerden aynı uzaklıktadır. İstediğiniz yere gömebilirsiniz.

 

------------------------------

 

Neyzen Tevfik'e sormuşlar:
--Neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
Neyzen şöyle cevap vermiş:
--Ben hırsız mıyım ki, çaldığım zaman neşeleneyim?

 

---------------------------------------

 

ABD'deki ikiz kuleler yıkılınca, eski dünya box şampiyonu Muhammed Ali, ticaret merkezinin enkazını ziyaret eder. CNN'nın Hıristiyan muhabiri Muhammed Ali'ye sorar:

 

--Bu dehşetin meydana gelmesine sebep olan Usame bin Ladin ile aynı dinin bir mensubu olarak neler hissediyorsunuz? Muhammed Ali:
--Siz Hitler ile aynı dinin bir mensubu olarak neler hissediyorsunuz?

 

-----------------------------------

 

Meşhur Fransız Romancısı Balzac çok oburdu. Birgün arkadaşlarından biri onu lokantada önünde iri bir tavuk olduğu halde gördü:
--Bunu herhalde yalnız yemeyeceksiniz" dediğinde Balzac şu cevabı verdi:
--Tabii ki hayır, bezelyeleri bekliyorum.

 

---------------------

 

Padişah Abdülaziz, bir gün Kazasker Mustafa İzzet'e kızarak onu vazifesinden azletmiş. Buna çok üzülen Kazasker de işi dervişliğe vurarak Cuma günleri Ayasofya'da vaaz vermeye başlamış.
Padişah, Cuma namazı için bir gün Ayasofya'ya gittiğinde, vaaz vereni görünce şaşırmış ve kendisini yanına çağırıp:
--İzzet! Ne oldu sana böyle? Diye sorar.
Mustafa İzzet, bir derviş gibi eğilerek cevabı yapıştırmış:
--Efendimimin hiddeti, derviş etti İzzet'i.

 

---------------------------------------

 

Dervişin birine sormuşlar:
--Mübarek Ramazan da geldi, geçti işte. Acaba memnun gitti mi?
Derviş gülerek cevap vermiş:
--Memnun olmasa her sene on gün önce gelir mi?

 

--------------------------------------------

 
 
 

Milletvekillerinden birisi Anadolu'nun bir köyüne gitmiş ve köyün saygın ve dindar yaşlısına sormuş:
--Biz mebuslar için dua ediyor musunuz? Dindar yaşlı;
--Mebuslara bakıyorum ve memleket için dua ediyorum. Demiş.

 

-------------------------------------

 

Yeni yetme yazarlardan biri, Bernard Shaw'a bir mektup yazıp sormuş:
--Üstar, duyduğuma göre bir yazarın kafasını kuvvetlendirmesi için bol bol balık yemesi lazımmış. Siz ne dersiniz? Bernard Shaw'ın cevabı:
--Mektubunuzu başından sonuna kadar dikkatle okudun. Size her gün bir balina yemenizi tavsiye ediyorum.

 

-----------------------------------

 











 

 

 


 
 
  Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol